
31 Ağustos 2010 Salı
30 Ağustos 2010 Pazartesi
TÜRKİYE SİZİNLE GURUR DUYUYOR
27 Ağustos 2010 Cuma
İŞTE HAYAT
Misketimin gidişine yavaş yavaş alıştım her insanın acıya alıştığı gibi... Zaten yeteri kadar canım yanmışken acımı çok komik bulan oldu, aman buna mı ağladın ben de birşey oldu sanmıştım diyen oldu cevap bile vermedim ne denilebilir ki ... Ben sevdiklerimi, aileme dahil ettiklerimi hayvan ya da insan diye ikiye ayırmıyorum,sadece seviyorum... Bunu anlamak bu kadar mı zor ? Çarpıp kaçan adam durup bakmamış bile umarım ona da durup bakan olmaz...
O günden beri durmuyorum evi temizledim. Gittim yün aldım Kıvırcığıma atkı başladım bugün işe gitmeden öncede bitirdim geriye püsküllerini takmak kaldı. O pahalılığından yakındığım tuhafiyeye gidip bir kaç boncuk aldım küpe yapmak için.Devamlı bir şeylerle uğraşıyorum yoksa hem zaman geçmiyor hem de boş kalan beynim savaşta esir düşmüş çocuk gibi her kötü düşünceye teslim oluyor.
Bu bebek Misketin gittiği gecenin gündüzünde geldi. İş çıkışı çarşıya doğru giderken yaşlı bi kadının bu yavruyu ayağıyla merdivenden itelediğini gördüm. Durup seslendim kadına senin mi bu kedi diye hayır üç dört gündür burda gitmek bilmiyo dedi. Yaşlı diye sesimi çıkarmadım ver bana teyze dedim eve geri dönüp eve getirdim.Üç dört gündür orda kalan bir yavruya bir küçük kase süt ya da hiç olmazsa bir kuru ekmek içini vermeyi akıl etmeyen teyze merdivene ayağının tersiyle itlemeyi biliyordu. Gözü kapalıydı geldiği gün sonra bi arkadaşım göz merhemi sürdü baktım iyi geliyor ben de devam ettim. Demek ki Misket gideceği için bu yavru o gün bana geldi ben böyle olduğuna inanıyorum...
Bu bebek te tıpkı Kömür gibi simsiyah ama evde nasıl olsa aynısından var ne gereği var diye onu orda bırakamazdım.Kömür ilk gün delirecekti tacı tahtı elinden alınıyor sandı . Sağlam bir ip bulsa kendini asacağından emindim. Hani kedilerin sinirlenince kıhlamaları var ya işte ilk iki gün Kömürün kıhlamaktan boğazı tahriş oldu yavruyu yanında istemedi ama benim koca kızım sonunda onunla yaşmaya alıştı. Yan yana yemek yemeleri bile büyük bir mucize ilk günlere bakılırsa. Hem Kömür gibi siyah hem Kömür gibi güzel bir kız adını Kadife koyduk. Vardır bunda da bir hayır dedim bi sigara yakıp Giden Misketi düşündüm Kadifeyi kucağıma alıp öptüm işte hayat dedim...
21 Ağustos 2010 Cumartesi
MİSKETİM
15 Ağustos 2010 Pazar
10 Ağustos 2010 Salı
Bu güneş küllükte bana Gitti gidiyordan geldi.
9 Ağustos 2010 Pazartesi
Aşağıda ki Ardahan kalesinin giriş kapısı (zaten giriş kapısı çıkış kapısı diye bişey olmaz kalelerde herhalde) Resim gerçekten göğsümü kabarttı.Zaten şöyle bakınca ne bizim bayrağımız gibi bayrak ne de Atatürk gibi lider,Atatürk gibi asker,Atatürk gibi adam var... Fotoğrafı çektikten sonra bir sigara yakıp uzun uzun seyrettim ve iyi ki bu ülkede doğmuşum demem için birden çok sebebim olduğunu anladım.
Bu arada Ardahan Kalesi Selçuklular zamanında yapılmış ancak Osmanlı zamanında daha yoğun olarak kullanılmış. Şimdilik bildiklerim bu kadar daha detaylı bir şeyler öğrenirsem yine yazarım herkese iyi geceler...
3 Ağustos 2010 Salı
2 Ağustos 2010 Pazartesi

Aşağıda ortada ki cezveyi ve yanında ki ismini bilmediğim süs eşyasını (ibrik desem değil sürahi hiç değil ) Fethiye de ikinci el pazarından almıştım.Şimdi mutfak duvarında ki bu anlamsız rafımsı çıkıntıyı şirin gösterme görevini ifa ediyorlar. daha bir çok böyle ufak tefek aldığım eşyalar var şimdi burada her biri elime geliyor kullanacağım bir köşe mutlaka oluyor.Kasımda izin alıp gidebilirsem yine kendimi kaybettiğim o güzel sergilerde dolaşmak istiyorum. hayalini kurmak bile güzel :)
1 Ağustos 2010 Pazar
Yeniden o cennete gidip ömrümün sonuna kadar sorunsuzca yaşamamın yolu burda geçireceğim üç yıldan geçiyor. Bunu kabul edince katlanmak daha kolay oluyor.